Güneydoğu'da Kadın Mücadelesinin 20 Yılı

Güneydoğu'da Kadın Mücadelesinin 20 Yılı

Kategoriler / Basında KAMER

Güneydoğu'da Kadın Mücadelesinin 20 Yılı

Güneydoğu'da Kadın Mücadelesinin 20 Yılı 

    Güneydoğu’daki kadınların hak mücadelesi özellikle son 20 yılda büyük ivme kazandı. Kadın örgütlerinin hızla artması, mücadelenin yayygınlaşması sonucu, erken evlilik oranı yüzde 52’den 30’lara, şiddeti kabul eden kadın oranı yüzde 95’lerden 10’lara düştü.

    Güneydoğu’da kadınların hak mücadelesi denince ilk akla gelen kurumlardan biri KAMER. Bir grup gönüllü kadının 1997 yılında kurduğu Kadın Danışma Merkezi (KAMER), başta Güneydoğu olmak üzere tüm Türkiye’deki kadınların umudu oldu. Kadına yönelik şiddet, cinsel istismar gibi konularla mücadele çalışmaları yapan KAMER Vakfı Başkanı Nebahat Akkoç, Güneydoğu’daki kadın mücadelesinin 20 yılını Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

    20 yılda kadınların üç önemli kazanım elde ettiklerini belirten Akkoç, “En büyük değişiklik erken ve zorla evlilikler konusunda olmuş. Biz 1997 yılında çalışmaya başladığımız zaman, bizim bölgemizdeki erken ve zorla evlilik oranı yüzde 52’ydi. Şimdi baktığınız zaman yüzde 33-35 arasıdır. Orada en çok korkutan şey 12 ve daha küçük yaştaki evlilikler. Orada ciddi azalma var. Ama hala vahim bir durum. Yüzde 33-35 az bir rakam değil. Bizi heyecanlandıran değişikliklerden biri, 97 yılı öncesi yaptığımız bir araştırma, yüz kadından 95’nin şiddeti kabul ettiğini, boyun eğdiğini gösteriyor. Şöyle diyorlardı, ‘Kadın olmak şiddet yaşamayı da gerektiriyor.’ Hem bazı akademisyenlerin hem Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün yaptığı çalışmalarla yüz kadından 90’ının ‘haklı şiddet yoktur biz şiddeti kabul etmeyeceğiz, onunla mücadele edeceğiz’ dediğini görüyoruz. Biz de en büyük yatırımımızı, sorunların esas sahibi olan kadınların farkındalık yaşaması için harcadık ve sonuç aldığımızı görüyoruz. Bu kadınların hepsi şiddetle baş etmek için mücadele ediyor mu hayır, ama yarısı etmeye başladı. Yüzde 45 oranında şiddet oldukça görünür. Diğeri de hala çeşitli sebeplerle gizli yaşanmakta. Diğeri de azalacaktır ama bunun için cinsiyet eşitliğini destekleyen kararlı bir siyasi yapı gerekiyor. Bunu her zaman göremiyoruz. Özellikle şu son yıllarda şiddet dili çok baskın, yaşanan savaş ve çatışmalar nedeniyle, militarist düşünce şu anda önde dolayısıyla bu kadına yönelik şiddeti arttıran, şiddet ile baş etme yollarını tıkayan bir durum. Normal koşulları yaşasak kadın kuruluşlarını yeterince destekleyen bir siyasi irade olsa durumun daha hızlı değişeceğini düşünüyorum. Kuma evlilikleri oranında ciddi bir düşüş var. Biz başladığımız zaman yüzde 20’lere yaklaşan şimdi yüzde 10 hatta 9’a düştü. İmam nikahı oranı neredeyse sıfırlanıyor.

   Yine çok heyecanlandıran değişikliklerden biri, tecavüzcüsü tecavüz ettiği kadınla evlenmeyi kabul ederek, ceza almaktan kurtuluyordu. Orada kadının düşüncesini, durumunu, yaşam boyu yaşayacağı ruh halinin ne olacağını kimse hesaplamıyor. Bu da çok önemli bir değişiklik oldu, şöyle şu anda tecavüz için gerçekten ağırlaştırılmış cezalar veriliyor, en azından kanun böyle diyor. Uygulamada her zaman böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Namus saikıyla işlenen cinayetlere kanunen indirim getiriliyor. Eskiden Kürtler'e haiz olduğu zannedilirdi ama Türk Ceza Kanunu çok cinsiyetçiydi. Bu cinayetler için ciddi ceza indirimleri vardı. Şimdi bu ortadan kalktığı gibi, aile meclisine katılıp kadınla ilgili ölüm kararı verenler de azmettirici sayılıyor. Neredeyse cinayeti işleyenle aynı cezayı alıyorlar ve bu genellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis oluyor” dedi.

   Şimdiye kadar 550 bin kadına destek verdiklerini belirten Akkoç, gelinen noktanın iyi ama yetersiz olduğunu söyledi. Akkoç, “Elbette ki yetmiyor. Neden biz erken ve zorla evlilik oranını sıfırlamayalım ya da en azından yüzde 10’ların altına düşürmeyelim. Hala namus adına işlenen cinayetler olsun, tecavüz vakalarında olsun bir takım anlamsız indirimler uygulanıyor. Bu indirimler suça teşvik ediyor, caydırıcı olmuyor. Bunlar olmasa daha iyi sonuçlar elde edebiliriz ama en zor mücadele budur. Çünkü içselleştirilmiş, binyıllardır süregelen uygulamaları, dili, iletişimi ve davranışı değiştirmeye çalışıyoruz. Eminim ki bu 550 bin kadında istediğimiz etkiyi yaratamamışızdır. Diyelim ki yüzde 30’una ulaşmışsak bile bu bence çok güzel bir saylıdır. Çünkü başka bir göstergemiz daha var. Eğer bir kadın şiddeti gerçekten fark ediyorsa, ondan kurtulmanın mümkün olmadığını görüyorsa ve başarıyorsa çevresindeki on kadına ve beş çocuğa yararlı oluyor. 550 bin kadının hepsinde aynı etkiyi yaratmadık ama biz etki yarattığımız bir kadını on kadın olarak hesaplıyoruz” diye konuştu.

Haberin Tamamı için Tıklayın