Suçlu Kim? (2005)

Suçlu Kim? (2005)

KAMER Yayınları

Suçlu Kim? (2005)

KAMER "Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde "Namus" Kisvesi Altında İşlenen Cinayetler İle Mücadelede Kalıcı Yöntemler Geliştirme Projesi" 2005 Raporu

Önsöz

Nebahat Akkoç

Bu yıl kitabımızın adı “Suçlu Kim?” oldu.

Bu soruyu kimsenin kendisini suçlu hissetmesini sağlamak için sormadık. “Namus kisvesi altında işlenen cinayetler” konusunda derinlemesine bir çalışma yaparken, hissedip düşündüklerimizden oluşturduğumuz soruları herkesle paylaşmak istedik. Aynı projede birlikte çalıştığımız bir kadın bu konudaki düşüncelerini; “Geriye dönüp baktığımız zaman olup bitenlerle ilgili pişmanlıklar yaşadığımız olur. ‘Keşke’ deriz... Ama bir de hiç yapmadığımız şeylerle ilgili pişmanlıklar vardır ki, o başka türlüdür.

Çünkü yapabileceklerimizi fark etmemişizdir” diyerek açıkladı.

Bu kitabın dördüncü bölümünde 31 kadının hikâyesi yer aldı. Onlar ölümün eşiğinden döndüler. Çünkü ulaşabilecekleri, destek alabilecekleri bir yer buldular. Kendi hayatlarını yeniden kazanmayı başardılar. Şimdi pek çoğunu yeni bir hayat bekliyor. Kim bilir ne zorluklar yaşayacaklar. Ama hiç değilse nefes almaya devam edecekler.

Bir de yine bu kitabın üçüncü bölümünde herhangi bir destek almayı başaramayan, hayatlarını kaybeden kadınların isimleri yer aldı. Tüm bu hikâyelere bakarak sormak istedik: “Suçlu Kim?”

Kadınların önüne çıtalar koyan, cinsiyetçi sistemin uzantısı töreler mi? Yoksa törelerin dünyadaki sistemin bir devamı olduğunu anlamak istemeyen, kadın sorununu ötekileştiren ve küçültenler mi?

Töreleri hiç sorgulamadan uygulayan aileler mi?

Bu ailelere öfkelenenler mi?

Yoksa merak etmek, fark etmek, sorgulamak için önce bakabilmek, görebilmek, karşılaştırabilmek gerektiğini, bunun için de önce duymak, okumak, konuşmak, dinlemek gerektiğini unutanlar mı?

Ailelerin kadınları öldürmekle görevlendirdikleri genç erkekler mi?

Onlara öldürme emrini verenler mi?

“Yargılanmaya” başlanan bir kadın olduğunu gördüğü halde duranlar mı?

Yoksa fark ederek ya da etmeden, aileyi kadını cezalandırmaya zorlayan toplum mu?

Kız çocuklarının doğum belgesini, nüfus cüzdanlarını bile çıkarmayanlar mı?

Okul yapmayanlar ya da okul olsa da “kızlar okuyup da ne olacak” diyenler mi?

Çağın her türlü nimetlerinden yararlanıp, muhafazakarlığı kadınlar üzerinden yaşatmaya çalışanlar mı?

Şiddeti kutsayanlar mı?

Yoksa hep birlikte suçlu muyuz?

Ne dersiniz?