İstersek Biter (2011)

İstersek Biter (2011)

KAMER Yayınları

İstersek Biter (2011)

 

ÖNSÖZ

Aylin Aslım

Güldünya Tören’in hikâyesini duyduğumda, yirmili yaşlardaydım. Henüz “aktivist” olmasam da, ilerleyen sayfalarda okuyacağınız gibi, “ne buralarda, ne ülkemizde ne de dünyada, kadınların toplumun eşit bireyleri olarak özgürce yaşadıkları bir yer, bir uygulama, bir sistem” olduğunu bilecek kadar yaşamıştım, ama daha kötülerini de görecektim: Güldünya’nın felaketle sonlanan hikâyesini takip ettikçe, içimden yükselen öfkenin, dehşetin, çaresizliğin ve utancın şiddeti giderek arttı. Bu ülkede on yıllardır namus, töre ve benzerleri uğruna katledilen sayısız kadının sembolü olarak, Güldünya’nın hikâyesini vicdanlarda, hafızalarda kayda geçirmek, bu olayı bir süre sonra unutulup öğütülen “üçüncü sayfa haberi” olmaktan çıkarmak istiyordum. Onun adını verdiğim bir şarkı yazdım. Daha sonra devletin TV ve radyolarında yasaklanacak olan bu şarkı, kadın hareketine aktif katılımımın başlangıcıydı. Bundan kısa süre sonra, ülkeyi şehir şehir gezeceğim, hayatımın ilk turnesinin Diyarbakır ayağında KAMER’le tanıştım. Güldünya’nın haberlerini takip ederken rastlamıştım isimlerine. Özellikle namus cinayetleri üzerinde çalışan bir kadın örgütü olduğunu duymak umutlandırmıştı. Diyarbakır merkezli olduklarını biliyordum ve onlarla mutlaka tanışmalıydım. Sözleştik; şehir merkezindeki yerlerinde ziyaret edecektim onları. Ölüm tehlikesi yaşayan birçok kadını koruyan, saklayan bu cesur kadınların “karargâh”ının da korunaklı, gizli bir yer olacağını tahmin ediyordum. Rehber arkadaşım giriş katı tamamen camekân bir binanın önünde durdu. Camın üstünde “KAMER Kadın Merkezi” yazıyordu. Bütün bu şiddetin, kaosun ortasında, bu şehirde bu kadınlar böyle cesur ve yalındılar, isimleri gibi: Kadın Merkezi. Kürt kadınlarının, Türk kadınlarının, devrimci kadınların, Atatürkçü kadınların ya da başörtülü kadınların değil, erişebildikleri tüm kadınların karargâhıydı bu şeffaf camın arkası. Selamlaştık; yıllardır birbirimizi hep biliyormuşuz gibi kucakladılar beni. Oysa daha yeni tanışıyorduk. Onların sekiz on yıldır yaptıklarının yanında benim katkım bana ufacık, onlara ise kocaman görünüyor gibiydi. Bu görüşme beni daha fazlasını yapacak gücüm olduğuna, yalnız olmadı- ğıma ikna etmişti. Bu, çok şey demekti. Hayatlarının bir noktasında şiddetin her türlüsüne, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa karşı ayağa kalkmaya karar vermiş birkaç kadınla yola çıkan KAMER, çalışmalarıyla sadece Türkiye’de değil, uluslararası platformlarda da tanınan bir vakıf artık. Bu çalışmaların kitaplaştırıldığı serinin beşinci kitabı “İstersek Biter”de en sık karşılaşacağınız sözcükler, “bağımsızlık” “feminizm” ve “sorgulamak” olacak. KAMER’le daha önce yollarınız hiç kesiş- mediyse, bu kitabı okudukça bu kavramların KAMER’in kurulu- şundan bu yana kimliğini oluşturmada ne derece önemli olduğunu bazen içinizi yakan, bazen umutla gülümseten hikâyeciklerle de göreceksiniz. Namus algısı, şiddetin yaygınlığı ve çeşitliliği üzerine yapılmış çalışmaları, rapor ve istatistikleri inceleyebileceksiniz. “İstersek Biter”, ilginçtir, kadın cinayetlerinin korkutucu bir hızla arttığı, ana akım medyada kadın düşmanlığının, ayrımcılığın “tavan yaptığı”, buna karşı farkındalığın ve tepkinin toplumun her katmanında yükselişe geçtiği bir dönemde buluşuyor sizlerle. Bu kitabın tam da bugün çıkıyor olmasının, cinsiyetçiliğin, şiddetin iktidarına karşı yükselen sesimizi gürleştireceğine inanıyorum. Kitabın son sayfalarında KAMER üyelerinden birinin de dediği gibi, “Dünya değişecek ve bunu kadınlar yapacak.” Büyük hayranlık duyduğum Nebahat Akkoç’u ve KAMER’i, aynı amaç için mücadele eden tüm kadın örgütlerini, gücünün farkına varan ya da bir gün varacak olan dünyanın tüm cesur kadınlarını en içten duygularımla selamlıyorum.