8 Mart 2011 Bildirgesi
Umut ve umutsuzluğun iç içe yaşandığı bir dönemden geçmekteyiz. Bir yandan “Demokratik Açılım Süreci’nin yarattığı umut, öte yandan Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen şiddet, cinayet ve intihar haberlerinin yarattığı umutsuzluk.
Şemse’nin taşlanarak öldürülmesinin utancı sürerken Medine’nin diri diri gömülmesinin acısı ile giriyoruz 8 Mart 2010’a.
Geride bıraktığımız yıllarda yapılan yasal değişiklikler, çıkarılan genelgelerin yarattığı umut ve bu değişikliklerin hayata geçmesini sağlayacak düzenlemelerin gerçekleşmemiş olmasının yarattığı umutsuzluk…
Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de kültürel muhafazakârlık kadınlar üzerinden hayat bulmaktadır. Kadına yönelik şiddetin bu denli yakıcı yaşanmasının sebeplerinden biri ve tartışılmaz bir hak olan herkesin anadilini istediği gibi kullanma hakkı ne yazık ki umut yaratan Demokratik Açılım Süreci’nin en kilitleyici konusu oldu ve belli ki önümüzdeki dönemin içinden çıkılmaz konularından biri olmaya devam edecektir.
Dil farkı ayıran değil yakınlaştıran, daraltan değil zenginleştiren bir fark olarak görülmedikçe bu durum devam edip gidecektir.
Bir yandan batı dünyasına yakın olmak için batı dillerinin öğrenilmesi teşvik edilirken öte yandan aynı kaderi, kenti, mahalleyi hatta sokağı paylaştığımız insanların en temel hakkı olan “anadilini kullanma hakkı”nın görmezden gelinmesinin derin çelişkisi…
On binlerce insan ve otuz yılı aşkın bir zaman kaybederek, şiddetin hiçbir sorunun çözüm yöntemi olamayacağının tanıkları olduk. Bir yanda darbe planlarının su yüzüne çıkarılmasının, silahını bırakıp gelenlerin coşkuyla karşılanmasının yarattığı umut öte yandan bireysel silahlanmanın kolaylaştırılmasının yarattığı umutsuzluk…
Aile içi şiddetin yanı sıra bütün sorunları en yakıcı biçimde yaşayan biz kadınlar hızla güçleniyoruz.
Şiddet ile baş etmek için geliştirdiğimiz yöntemler yeni bir dünya hayal etmemizi mümkün kılıyor ve gelecek ile ilgili umudumuzu, kendi emeğimiz ve enerjimiz ile biz yaratıyoruz.
Yeni bir dünya için şiddetten, ayrımcılıktan, hiyerarşiden, yargılayarak uzaklaştıran dil ve davranışlardan arınmış yeni bir dile ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
Bütün farkındalıklarımızla, yaşanmakta olan sürece müdahil olduk ve olmaya devam edeceğiz.
KAMER Vakfı